Deli Doktoruyla Temel – Sayfa 2
İçeriğe atla
Bir deli hekimi en akıllı deliyi seçmek istiyormuş. Bir gün duvara bir otobüs resmi yapıştırır ve bütün delileri toplar. Şöyle der: haydi şu otobüse binin der. Temel hariç herkees biner. Doktor Temelin çok akıllı olduğunu düşünür ve şu şekilde der: Sen niye binmedin. Temel: Hay işte unutkanlık bilet almayı unutmuşum. Günün birisinde Hoca’nın da içersinde varolduğu topluluktan birisi; “Hocam, adam olmanın tekniği nedir?” deyince; Hoca Efendi, adamın soluk almasına bile fırsat vermeden; “Canım, bunu bilmeyecek ne var, kuşkusuz kulaktır.” der. Ancak Hoca, arkadaşlarının “kulaktır” cevabından pek bir şey anlamadıklarını anlayınca açıklama yapma gereğini duyar: “Aa!. . Bunu bilemeyecek ne var? Herhangi bir adam konuşurken onu can kulağı ile dinlemeli; bu arada kendi ağzından çıkanı kendi kulağı duymalıdır.” FIKRA 2 Gazete Kağıdı Akıl hastanesinde doktorlar, deliler içersinde iyileşen var mı diye denetim yapacaklarmış. Bunun amacıyla, bir odanın ortasına masa koyup, masanın üzerine sıvı yağ sürmüşler. Sırayla bütün delilere birer ampul verip, masaya çıkarak verdikleri ampulü tavandaki boş olan ampul yatağına takmalarını istemişler. Deliler sırayla masaya çıkmış ve masadaki yağdan ayakları kayarak yere düşmüş. Ancak en son deli masaya çıkmadan önce, kendine masanın üzerine koyması amacıyla bir gazete kağıdı verilmesini istemiş. Gazete kağıdını masanın üzerine koymuş ve gazete kağıdının üzerine basarak ampulü yerine takmış. Bunu gören doktorlar, delinin akıllandığını düşünerek sevinmişler. Doktorlardan biri, akıllandığından emin olmak amacıyla deliye sormuş: – Masanın üzerine namacıyla gazete kağıdını koydun? Deli yanıt vermiş :Gazete kağıdını masanın üzerine koymuş ve gazete kağıdının üzerine basarak ampulü yerine takmış. Bunu gören doktorlar, delinin akıllandığını düşünerek sevinmişler. Doktorlardan biri, akıllandığından emin olmak amacıyla deliye sormuş: – Masanın üzerine namacıyla gazete kağıdını koydun? Deli yanıt vermiş : – Boyum kısa, eremem diye. FIKRA 3 Nasrettin Hoca, pazarda bir eşek satıyormuş. Eşeğin kulağını çekiştirerek, “Bakın efendiler, bu eşek ne anlarsa beni anlar!” demiş. Hemen yanı başındaki bir adam, “Hocam, eşek anlasa şimdi sana ‘Beni niye çekiştiriyorsun?’ derdi!” demiş. Nasrettin Hoca gülmüş ve, “İşte görüyorsunuz ya, ne anlarsa beni anlıyor!” diye cevap vermiş. FIKRA 4 Komşusu sürekli olarak tavuklarını Nasrettin Hoca’nın bahçesine salan bir adam, bir gün Hoca’ya sormuş: “Hocam, tavuklarım her gün senin bahçende dolaşıyor, neden bir şey demiyorsun?” Nasrettin Hoca gülümseyerek, “Korkarım ki tavukların senin kadar konuşkan olsaydı, çoktan beni şikayet ederlerdi!” demiş. FIKRA 5 Nasrettin Hoca, bir gün pazarda tavuk satıyormuş. Tavukları o kadar güzel övmüş ki, bir adam gelip hemen bir tane almış. Adam tavuğu eve götürüp akşam yemeğine yapmış. Ama tavuk hiç de lezzetli değilmiş. Ertesi gün pazara geri dönmüş ve Hoca’ya sormuş: “Hocam, dün senden aldığım tavuk hiç lezzetli değildi!” Nasrettin Hoca gülmüş ve, “Oğlum, ben sana tavuğu sattım, yeme tarifini değil!” demiş.
Yazı gezinmesi
Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız. Tamam Gizlilik politikası