Gazete ilanında görüldü

 

Satılık ihtiyar çifti evlerine götürmek amacıyla iletişime geçip, verdiği adrese gittiler… Geldikleri adreste büyük bir konak vardı. İlan için geldikleri yerde kendilerini, iyi görünen…Çift: “Anne ve babanı almaya geldik.” “İstenilen miktarı esasen bankaya yatırdık.” dedi genç adam. Genç çifti karşılayan ihtiyar adam: “Hoş geldiniz, bana bu ihtiyarlara namacıyla bu kadar çok para verdiğinizi açıklayabilir misiniz?”, “Size yalnızca iş, der, mesele ve bakım dertleri olacak, bunu bildiğiniz durumda namacıyla buradasınız?” diye sordu. Genç çift:… – Çünkü biz her ikimiz de ailemizden erken ayrıldık, genç yaşta onlar olmadan yaşama devam ettik ve onları çok özledik. İki ufak çocuğumuz var ve onların büyükanne ve büyükbaba kucağına oturmasını, kucağına oturup hikayeler dinlemesini, onlarla uyumasını ve oynamasını istiyoruz. Onları yetişkinlere saygı duyacak şekilde yetiştirmek istiyoruz…” dediler. Yaşlı adam evdeki karısına adıyla seslendi, bayanın elinde baston vardı ama kolaylıkla hareket ediyor ve iyi niyetli hoş bir tebessümü belli olacak şekilde gülümsüyordu. Yaşlı adam ve bayan gülümsedi! ve dedi ki : – “Tamam, sizinle geleceğiz, bu ilandaki ebeveynler biziz!” dediler. Genç çift şaşırmış bir şekilde. – Ama nasıl oluyor da ilanda onları satanların, muhtaç, düşkün durumlarının da kötü olduğunu söylüyordu? dediler. Yaşlı çift birbirine bakıp gülümsediler. Kadın merakla ve şaşkınlık içersindeki çifte şu açıklamayı yaptı. – Şimdi söyleyeceğim. “Sevgi ve anlayış içersinde yaşadık, çalıştık, para kazandık, bu köşkü yaptık ama kader bize çocuk vermedi. Tüm sahip olduklarımızı, birtakım iyi insanlara bağışlamaya karar verdik ama onları nasıl bulacağımızı bilmiyorduk ve bu ilan fikrini bulduk. Şimdi biz ve paramızın aslında emin ellerde olacağı amacıyla mutluyuz.” dedi gülümsemeye devam ederek. “Sevgi ve nezaket katiyen boşuna değildir, zira onları alan ve veren amacıyla de değerini arttırır.” Yazar: Barbara de Angelis Çeviri, Özet ve Derleme: Mehmet Ural ALİ VE AYŞE HİKAYESİ Bir zamanlar, küçük bir köyde yaşayan Ali ve Ayşe adında yaşlı bir çift vardı. Ali ve Ayşe, gençlik yıllarından beri birbirlerine aşkla bağlıydılar. Onların aşkı, zamanla daha da güçlenmiş ve köyde herkesin hayranlıkla baktığı bir ilişki haline gelmişti. Ali, gençliğinde köyün en çalışkan çiftçilerinden biriydi. Sabahın erken saatlerinde tarlaya gider, akşama kadar çalışır ve eve döndüğünde Ayşe’nin hazırladığı sıcak yemeği büyük bir iştahla yerdi. Ayşe ise köyün en becerikli kadınlarından biriydi. Evin işlerini yapar, bahçede sebzeler yetiştirir ve Ali’ye her zaman destek olurdu. Onların hayatı, basit ama mutluydu. Yıllar geçtikçe, Ali ve Ayşe yaşlandılar. Artık tarlada çalışmak zor geliyordu ama birbirlerine olan sevgileri hiç azalmamıştı. Her sabah birlikte uyanır, kahvaltılarını yapar ve köyün etrafında kısa yürüyüşlere çıkarlardı. Bu yürüyüşler sırasında, gençlik yıllarındaki anılarını hatırlar ve birbirlerine anlatırlardı. Her anı, onların aşkını daha da pekiştirirdi. Bir gün, köyde büyük bir fırtına çıktı. Rüzgar ağaçları devirdi, evlerin çatılarını uçurdu ve tarlaları su bastı. Ali ve Ayşe, evlerinin güvenliğinde birbirlerine sarılarak fırtınanın geçmesini beklediler. Fırtına dindiğinde, köyde büyük bir hasar oluşmuştu. Ali ve Ayşe, komşularına yardım etmek için hemen harekete geçtiler. Ali, gençliğindeki gibi güçlü olmasa da, elinden geleni yaparak tarlaları temizledi ve ağaçları dikti. Ayşe ise komşularına yemekler pişirdi ve onlara moral verdi. Köy halkı, Ali ve Ayşe’nin bu fedakarlıklarını asla unutmadı. Onların sevgisi ve birbirlerine olan bağlılıkları, köydeki herkes için bir ilham kaynağı oldu. Ali ve Ayşe, hayatlarının sonuna kadar birbirlerine destek oldular ve her anı birlikte yaşadılar. Bir gün, Ali ve Ayşe, köyün en yüksek tepesine çıktılar. Güneş batarken, el ele tutuşup manzarayı izlediler. Ali, Ayşe’ye dönerek, “Ayşe, seninle geçirdiğim her an için minnettarım. Sen benim hayatımın en büyük hediyesisin,” dedi. Ayşe’nin gözleri doldu ve Ali’ye sarılarak, “Ben de seni çok seviyorum Ali. Seninle yaşadığım her an, benim için bir hazine,” diye cevap verdi. Ali ve Ayşe, o tepede birbirlerine sarılarak güneşin batışını izlediler. Onların aşkı, zamanın ötesinde bir efsane olarak köyde anlatılmaya devam etti. Herkes, Ali ve Ayşe’nin hikayesini dinlerken, gerçek aşkın ne demek olduğunu anladı.