Operasyon Yapılacak Kişi

Gazeteci Fatih Altaylı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla ilgili çarpıcı bir yazı kaleme aldı. Altaylı, iktidarın İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’tan duyduğu derin korkuyu vurgulayarak, bu korkunun artık gizlenmediğini ve açık bir mücadeleye dönüştüğünü belirtti. Altaylı, yazısında özellikle iktidara yakın medya organlarının, muhalefetin güçlü figürlerini hedef göstermeye devam ettiğini ifade etti. Yeni Akit’in “Sıra Mansur’da” ifadesiyle Mansur Yavaş’ı da açık hedef haline getirdiğini hatırlatan Altaylı, iktidarın bu iki isim karşısındaki çaresizliğini gözler önüne serdi. Kaybettiklerini Biliyorlar, O Yüzden Korkuyorlar Altaylı’nın yazısındaki en dikkat çekici noktalardan biri, iktidarın bu iki isme karşı duyduğu korkunun nedenleri üzerine yaptığı analizdi. “Üç kez kaybettikleri Ekrem İmamoğlu’ndan, iki kez kaybettikleri ve üçüncü kez de ancak çeşitli oyunlarla kazanmaktan kurtuldukları Mansur Yavaş’tan korkuyorlar” diyen Altaylı, bu korkunun sadece siyasal bir çekince olmadığını, aynı zamanda bir yönetim krizinin de göstergesi olduğunu belirtti. Bu korkunun temelinde ise, artık seçimle iktidarı koruyamayacaklarına dair bir kabullenmişlik yatıyor. Altaylı’ya göre, geçmişte muhalefetin yükselişini engellemek için dolaylı yöntemler kullanan iktidar, artık daha doğrudan ve açık müdahaleler yapmak zorunda hissediyor. Kılıçdaroğlu Artık Yok: Engelleyici Bir Figür Eksik Altaylı’nın vurguladığı önemli bir nokta da Kemal Kılıçdaroğlu’nun artık CHP içinde belirleyici bir güç olmaktan çıkmasıydı. Geçmişte, muhalefetin iç dengeleriyle oynayarak, iktidarın istemediği adayları devre dışı bırakabildiğini belirten Altaylı, şu an böyle bir dengeleyici figürün kalmadığını ifade etti. “Bugün Kılıçdaroğlu yok; ya Ekrem İmamoğlu ya da Mansur Yavaş aday olacak, belli” diyen Altaylı, iktidarın bu kez bir aracıya değil, doğrudan kendi müdahalesine ihtiyaç duyduğunu yazdı. Bu yüzden de gözaltılar, yargı süreçleri ve medya manipülasyonları daha agresif bir şekilde devreye sokuluyor. Vertigo: Yükseklik Korkusu ve Düşme Korkusu Altaylı, yazısını sinema tarihinin klasik filmlerinden biri olan Vertigo metaforuyla tamamladı. Alfred Hitchcock’un 1958 yapımı bu ünlü filmi, yükseklik korkusunu ve onun yarattığı paranoyayı anlatıyordu. Altaylı’ya göre iktidar da benzer bir korkunun pençesinde: “Yükseklik korkusu. Düşmenin getirdiği korku. Kazanacak olan, düşmeyeceğinden emin olan korkar mı? Korkuyorlar. Çünkü kazanamayacaklarını biliyorlar. Korkuyla uyanıyorlar, o korku ile ülkeyi yakıp yıkıyor, kırıp döküyorlar.” Altaylı’nın bu sözleri, Türkiye’de siyasetin artık bir varoluş mücadelesine dönüştüğünü gösteriyor. Seçimleri kazanma umudu kalmayan bir iktidar, muhalefetin güçlü isimlerini sahneden silmek için tüm imkanlarını kullanıyor. Ancak bu çabalar, sadece iktidarın korkularını ve çaresizliğini gözler önüne seriyor. Gelecek günlerde Mansur Yavaş’ın da benzer bir sürece maruz kalıp kalmayacağı merak konusu. Ancak görünen o ki, Türkiye siyaseti artık sadece sandıkta değil, hukuk ve medya üzerinden yürütülen bir savaşın içinde.